Etimolojik kökeni itibariyle Antimon, Yunanca “anti-monos” kelimesinden türetilmiştir ve “tek başına bulunmayan bir metal” anlamına gelir. Bu metalin sembolü, doğal olarak bulunduğu mineral olan stibnitten gelmektedir.
MÖ 3100’lerde, Antimon içeren minerallere rastlanmıştır. Bu dönemde, boyama özelliklerinden faydalanılarak gözlere sürme çekmek için Antimon içeren mineraller kullanılmıştır. MÖ 3000’lere tarihlenen bir vazonun antimon ile kaplandığı Mısır’da yapılan arkeolojik kazılarda keşfedilmiştir. Louvre Müzesi’nde sergilenen 5000 yıllık bir vazo da Antimon içermektedir. Ancak Antimonun madde olarak keşfi 16. yüzyıla dayanmaktadır.
Antimonla ilgili ilk kimyasal özellikler içeren makale, İtalyan metalürji uzmanı Vannoccio Biringuccio tarafından 1540 yılında yayınlanmıştır. 1604 yılında Alman keşiş ve simyacı Basil Valentino, zehirleyici özelliklerinden bahseden bir simya kitabı yazmıştır. 1707’de ise Fransız kimyager Nicolas Lemery, Antimon ve bileşikleri hakkında geniş kapsamlı bilgiler içeren bir kitap yayınlayarak Antimonun ilk bilimsel tanımını sunmuştur. Bu eser, Antimonun kimyasal özelliklerinin daha ayrıntılı bir şekilde incelendiği önemli bir kaynak olarak kabul edilir.